PROF. DR. NACİ GÖRÜR KÖPRÜ’YE KONUŞTU: “Kanal İstanbul 11 şiddetinde hissettirir”
Her anını, odak noktasına bizlerin can güvenliğini alan araştırmalarla harcayan Prof. Dr. Naci Görür ile deprem, Kanal İstanbul ve Büyükçekmece üçgeninde konuştuk. Öğrencilerinin ‘Naci Baba’ diye hitap ettiği büyük bilim insanı, Kanal İstanbul’un asla yapılmaması gerektiğini vurgularken, olası İstanbul depremi için de çok ciddi uyarılarda bulundu.
Onu her ne kadar deprem gerçeğiyle yüzleştiğimiz anlarda hatırlasak da Naci Hoca veya öğrencilerinin deyimiyle Naci Baba, hayatının her anını bizlerin can ve mal güvenliği için harcıyor. Prof Dr. Naci Görür ile deprem ve Kanal İstanbul Projesi hakkında konuştuk. Türkiye’nin dünya bilim sahnesindeki gurur kaynaklarından biri olan Naci Hoca’nın hiç bilinmeyen yönlerini de kendisinden öğrendik. Keyifli okumalar...
Prof.Dr. Naci Görür’ün hayatındaki kırılma noktaları nelerdir?
Kurucu Cumhuriyet felsefesinin etkin olduğu bir dönemde doğmuş; adil, sevecen ve herkese yükselme şansı tanıyan bir devlet ve hükümet anlayışı ikliminde yaşama atılmış olmak, hayat akışımın temellerini oluşturdu. Benim için her dönemde her fedakârlığa katlanan bir eşe ve aileye sahip olmak ise yaşamıma zenginlik katan unsurların başında geldi. Üniversite eğitimim sırasında Kuzey Anadolu Fayı’nı ilk keşfeden rahmetli Prof. Dr. İhsan Ketin’in öğrencisi olup onun ilgi ve sevgisine mazhar olmam, ayrıca doktora çalışması için yurt dışına gitmem de hayatıma yön veren dönüm noktalarıdır diyebilirim.

Bize hiç bilinmeyen bir yanınızı anlatmak ister misiniz?
Hiç bilinmeyen bir yanım var mı, onu bilmiyorum ama birçok kimse üniversitede, özellikle asistanlarımın bana ‘baba’ dediklerini bilmeyebilirler. Görünüşte zor bir hoca olmama rağmen, arkadaşlarımın içimdeki insan sevgisini ve insana hizmet duygusunu keşfetmiş olduklarını düşünüyorum.
Profesör Dr. Naci Görür’ün bir günü nasıl geçiyor?
Bugünlerde günlerim İSKİ’de geçiyor. Burada özellikle Avrupa yakasında İSKİ atık su ve içme suyu şebekelerinin beklenen Marmara depreminden nasıl etkileneceğini analiz etmekle meşgulüm. Atık su sistemini bitirdim, şimdi de içme suyu sistemi üzerinde çalışıyorum. Bu da biterse İSKİ’nin deprem gelmeden önce gerekli önlemleri alacağını düşünüyorum.

Elazığ’dan başlayan ve Londra’ya kadar uzanan, sizin, dünyanın en önemli bilim insanlarından biri olmanızı sağlayan eğitim hikayenizi dinleyebilir miyiz?
Çocukluğumda, Elazığ’da, okumak çok önemsenirdi. “Oku da adam ol” sözü çok sık söylenirdi. Çoğumuz bu sözü bir meslek sahibi olup iyi bir hayat sürmek anlamında algılardık ama zaman geçtikçe bu nasihatin çok daha derin anlam ifade ettiğini anladım. Anadolu insanı okumakla insanın gelişeceğini, ham tutum ve davranışlarının olgunlaşacağını, gönlünün sevgi ve merhametle dolacağını ve dolayısıyla da insana daha doğru hizmet edeceğini kendi yaşamında kavramış olmalı ki, bunu çocuklarına öğütlüyordu. Bizler Cumhuriyetin nispeten yeni genç nesilleri olarak bu tür teşvik ve destekle okumaya yönlendirildik. Ben fakir bir ailede yetim büyüdüm. Rahmetli annem okuma yazma bilmezdi ama hem ailemiz hem öğretmenlerimiz bizleri, öğütledikleri doğrultuda fikri hür, vicdanı hür, merhametli, ülkesini ve insanını seven gençler olarak yetiştirdiler. Hiç kimse bize kindar olmayı, bir başkasını kendisi gibi düşünmüyor diye ötekileştirmeyi öğretmedi. Devletimiz merhametli, kucaklayıcı ve adildi. Çalışan ve hak eden devlet gözünde muteberdi. Nitekim ben, Elazığ’ın bir mahallesinde ümmi bir ananın ve marangoz Ahmet ustanın yetim büyümüş çocuğu olarak sadece Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri olan İstanbul Teknik Üniversitesi’ni bitirmekle kalmadım, devlet bursu ile dünyanın en iyi yerlerinden biri olan Londra Üniversitesi Imperial College’den de doktora diploması aldım. Hayatıma gerçek anlamda yön veren, Kuzey Anadolu Fayı’nı ilk keşfeden rahmetli hocam Prof. Dr. İhsan Ketin’in de benzer yollardan geçmiş olduğunu sonradan öğrendim. Hocam da Kayseri’den çıkıp Ulu Önder Atatürk’ün talimatıyla Almanya’ya okumak için gönderilmiş. Hocamın üniversitemizde uluslararası bilim kültür ve anlayışının, evrensel ölçüt ve kalitenin yaygınlaşması için nasıl mücadele ettiğini gördüm.
Türkiye’nin en önemli bilim insanlarından biri olarak, üniversitelerin ve eğitim sisteminin güncel durumu hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Bugün üniversitelerimizin durumunu görünce gerçekten üzülüyorum. Üniversitelerimizin kalitesi ile değil sayısı ile övünüyoruz. Bu kurumlarımızda uluslararası standartlarda bilim ve araştırma yapamıyoruz. Üniversitelerimizin dünya sıralamalarındaki yeri maalesef iyi değil. Üniversite yönetimi siyasetle şekilleniyor. Eğitim kalitemiz çoğunlukla arzu edilen düzeyde değil. Kısacası ‘okusak da adam olamıyoruz’. Bu duruma düşmemizin pek çok nedeni olabilir ama kanaatime göre ikisi çok önemlidir: Kalite ve liyakat... Bu iki kavramdan bihaber olan veya içeriğini hakkıyla dolduramayan toplumlar, için için çürüyüp yok olmaya mahkûmdurlar.

Marmara Denizi’ndeki fay hatlarındaki hareketlilik sürüyor... Bu bağlamda, beklenen Marmara depreminin Büyükçekmece’ye olası etkileri hakkındaki öngörüleriniz neler?
Marmara’da 7.2 - 7.6 büyüklüğünde bir deprem bekliyoruz. Bu depremin Büyükçekmece yöresindeki etkileri maalesef fazla olabilir. Bunun sebebi de buradaki jeoloji ve zemin koşullarının elverişli olmamasıdır. Bu depremin yaşanması halinde, bölgede sahile yakın kesimler 9, diğer yerler ise 8 şiddetinde sarsılacaktır. Deprem olduğunda bu yöreye gelen yıkıcı deprem dalgaları çok yavaş hareket edecek, buralarda fazla oyalanacak ve dolayısıyla da daha fazla yıkıma neden olabilecektir. Bu yıkıma hem yapı stoku hem de altyapı dahildir. Beklenen depremde Büyükçekmece’deki doğal gaz, içme suyu ve kanalizasyon şebekeleriyle Büyükçekmece Barajı ciddi bir risk altındadır. Deprem sırasında sarsıntı dışında bu bölgede önemli heyelan ve diğer kütle hareketlerinin dışında sıvılaşma ve tsunaminin de olması beklenmektedir. Bütün bu nedenlerle depreme hazırlık denilince acil önlemlerin alınması gereken ilk yer Büyükçekmece olmalıdır.
Sizce, 1999 Depremi’nin ardından, İstanbul genelinde bina yenileme çalışmalarında geç mi kalındı? Kentsel dönüşüm çalışmaları hakkındaki görüşleriniz neler?
Bir kenti depreme hazırlamak sadece yapı stokunu yenilemekle olmaz. Deprem odaklı bir kentsel dönüşüm için tüm kent bileşenlerini güvenli hale getirmek gerekir. Bu bileşenler yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekonomidir. İstanbul veya Büyükçekmece’de kentsel dönüşüm bu anlayışla yapılmamıştır. Esasen ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu 1999 depremlerinden de önce bilinmekteydi, dolayısıyla kent planlamaları ve gelişimleri depreme göre olmalıydı. Şimdi her binayı yıkıp yapmak zor bir iş. Kaldı ki her yerde bina yapmak da akıllıca ve ekonomik bir iş olmayabilir. Kimi yerlerde zemin nedeniyle bina yapmayıp oraları yeşil alanlara dönüştürmek gerekir. Bu açıdan bakıldığında Büyükçekmece’de kıyıya yakın yerlerde ve heyelan bölgelerinde bina güçlendirmek yerine buralardaki binaları yıkıp tahliye ederek yeşil alan kazanmak bilimsel olarak çok daha doğrudur.

Sadece Türkiye’nin değil dünyanın en önemli jeolog, sedimantoloji ve deniz jeolojisi uzmanlarından birisiniz... Kanal İstanbul Projesi hakkındaki düşünceleriniz nedir?
Kanal İstanbul bilimsel olarak yapılmaması gereken bir projedir. Kanalın güzergahı yer bilimleri açısından büyük ölçüde problemlidir. Özellikle kanalın, Marmara Denizi’nin kıta sahanlığına açılan kesimi aktif faylarla kesilmiştir. Bu faylar deprem beklediğimiz fay ile ilişkilidir. Beklenen deprem sırasında bu fayların da harekete geçip kanala zarar vermesi ciddi bir olasılıktır. Ayrıca Kanalın, Marmara Denizi ile Sazlıdere Barajı arasındaki kısmı son derece çürük ve sorunlu bir zemindir. Deprem esnasında en az 11 şiddetinde sarsılacak olan bu zemin içerisindeki kanal kısmında ve çevresinde sıvılaşma ve heyelanların olacağı yüksek bir ihtimaldir. Bu olayların kanalı ve ilgili yapıları önemli ölçüde tahrip etmesi mümkündür.
Kanalın yapılması, bölgedeki su havzalarını nasıl etkiler?
Kanal Küçükçekmece, Sazlıdere, Terkos gibi baraj alanlarını içeren önemli bir su havzası içerisinden geçmektedir. Kanalın yapılması halinde barajların ve su havzasının yok olma ve tuzlanma olasılığı vardır. Su kaybı sadece güzergah boyunca olmayacak, kanalın yapılmasıyla oluşacak olan adanın da suları kanala doğru direne olacaktır. Kanalın inşası sırasında yapılacak olan kazı ve hafriyat tüm bölgedeki ekosistemi kötü olarak etkileyecek ve ciddi bir çevre sorunu oluşturacaktır. Kanalın açılmasıyla birlikte Orta Avrupa’nın sanayi atıkları ile kirletilmiş olan Karadeniz’in suları Marmara’ya gelecek ve zaten can çekişmekte olan bu iç denizimizi daha da kirletecektir.
Kanal İstanbul ile oluşacak yeni adadan, olası bir deprem sonrası müdahaleler nasıl etkilenir?
Kanalın yapılmasıyla birlikte İstanbul’un deprem riski daha da artacaktır. Oluşacak olan ada nedeniyle buradaki afet yönetimi ve acil müdahale eylemleri zorlaşacak ve muhtemelen can ve mal kaybının artmasına neden olabilecektir. Ayrıca kanal çevresinde yerleşime müsaade edileceğinden bu alanlarda nüfus ve bina sayısı artacak, dolayısıyla da deprem sırasında can ve mal kaybı riski de o derece fazlalaşacaktır. Sonuç olarak kanalın getirisi ile götürüsü kıyaslandığında bu projenin yapılmaması bilimsel olarak çok daha isabetli olacaktır.
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...