TARİHTEN GÜNÜMÜZE EŞSİZ BİR HEDİYE: CELALİYE
Mis gibi havası, berrak suları ve denizi ile bugün de kent yaşamından bunalanların kaçış noktalarından biri Celaliye... Rumların ardından mübadillerin yerleştirildiği Büyükçekmece’nin bu eşsiz mahallesi, ahşap mimarisi ve çeşmeleri ile tarihe tanıklık etmeye devam ediyor.
Büyükçekmece’nin tarih kokan mahallerinden biri Celaliye... Çevresindeki Kamiloba, Selimpaşa ve Kumburgaz gibi Lozan Antlaşması öncesinde, bölgedeki en önemli Rum yerleşim alanlarından biriydi. Bizans döneminde Heksastros olan köyün adı, zamanla Eksastron, Cumhuriyet dönemine kadar ise Çetros olarak anıldı. Balkan Savaşı’nda, şehit düşen Celal isimli subayın anısına bugünkü ‘Celaliye’ ismini aldı.

ÇETROS’TAN DÜNYAYA
Çetros ahalisi tarım ile iç içeydi. Bağcılık ve şarapçılık, köy sakinlerinin ustalaştığı bir alandı. Çetros bağlarından toplanan üzümlerle yapılan şaraplar, dönemin en çok rağbet gören ürünleri arasında yer alıyordu. Çetros Rumları’nın ürettiği şaraplar o kadar ünlenmişti ki, Osmanlı sınırlarının dışına, deniz yoluyla Fransa’ya ihraç ediliyordu. Çetros şaraplarının dünyaya açılan kapısı ise köyün sahil kısmındaki liman oluyordu.
TUĞLALAR FRANSA’DAN
Çetros, şaraplarının üretildiği şaraphanelerin yanında, her biri ayrı güzellikteki ahşap evleri, kiliseleri, şapelleri ve ayazmalarıyla da dikkatleri üzerine çekiyordu. Çetros’un köy meydanlarına bambaşka bir çehre kazandıran çeşmeler ve havuzlar, bugün de Celaliye’de varlığını sürdürüyor. Rum evleri, her ne kadar eski ihtişamını ve güzelliğini kaybetmiş olsa da Fransa’dan getirilen mermer ve tuğlalar ile inşa edilen Taş Mektep, bugün, ‘İsmail Çile Özel Eğitim Merkezi’ adıyla, özel çocuklara hizmet veriyor.
ARTIK ŞARAP ÜRETİMİ YOK
Takvimler 1924’ü gösterdiğinde, ayrılık türküleri de söylenmeye başlandı Çetros’ta... Lozan Antlaşması sonucunda Çetros Rumları’na Yunanistan yolu görünmüştü. Türkler, Yunanistan’daki olumsuz örneklere rağmen, Çetros’un yerlilerine zor kullanmasa da yolculuk zamanıydı. 1924’ten sonra Çetros’un bağları da evleri de Yunanistan’dan gelen Türkler’in olacaktı. Günümüzde, Celaliye’de tarım eskisi kadar çok yapılmıyor. Şarapçılık tamamen bitmiş. Dışarıdan aldığı göç nedeniyle ‘mübadil yerleşimi’ havasından da uzaklaşan Celaliye, her şeye rağmen mimari anlamda geçmişin izlerini bünyesinde barındırmaya devam ediyor.

Taş Mektep, halen ilk günkü halini koruyor.
1904’TEN BUGÜNE: TAŞ MEKTEP
Celaliye Mahallesi’nin bugün ayakta kalan en görkemli yapısı kuşkusuz Taş Mektep... Günümüzde, Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı, zihinsel engelli ve otizmli çocuklara eğitim veren bir kurum konumunda. ‘İsmail Çile Özel Eğitim Uygulama Merkezi’ ismiyle hizmet veren Taş Mektep’in mülkiyeti MEB’e ait. 1904 yılında yapımına başlanan okulun inşaatında Fransız tuğlaları ve mermerleri kullanıldı. O zamanki adıyla Çetros Rumları, Fransız mavnalarıyla gönderdikleri şarapların karşılığında, Marsilya’dan gelen tuğlalarla okulu inşa ettiler. 1923 yılına kadar Rum Okulu olarak kullanılan Taş Mektep, mübadele sonrası, Türk okulu halini aldı. Okul, bazı değişiklikler yapılsa da günümüzde de ilk yapıldığı dönemdeki mimari özelliklerini büyük ölçüde korumakta.

Pertev'in Evi.
PERTEV’İN EVİ ZOR DURUMDA
Celaliye’nin geçmişle bağını ortaya kayan bir başka yapısı ise köyün sakinlerinin verdiği isimle Pertev’in Evi... Çetros döneminde Kaniatsakis ailesine ait olan bu yapı, 1924 mübadelesinden sonra Cavit Bey ve ailesine iskan edildi. ‘Pertev’in Evi’ adı, Cavit Bey’in iki oğlundan biri olan Pertev Bey’den geliyor. Her ne kadar günümüzde harabe durumunda olsa da Pertev’in Evi, Çetros döneminde, köyün en lüks ve ihtişamlı konutuydu.

ASIRLIK ÇEŞMELER VE HAVUZLAR
Celaliye’de içinizi rahatlatacak bir başka unsur da günümüze kadar ulaşan çeşmeleri ve havuzları olacaktır. Bugün köy genelinde varlığını koruyan toplam 6 çeşme ve havuz bulunmakta. Celaliye’nin merkez meydanında yer alan havuzun ayna taşının üze rinde 1896 tarihi ile birlikte, bir kısmı silinmiş vaziyette olan ‘Εξαστρον’ yazmaktadır. Bu Yunan alfabesi ile yazılan kelimenin anlamı Celaliye’nin bilinen ilk ismi Eksastron’dur.
DEPREME DİRENDİLER AMA YANGINA YENİLDİLER
Celaliye’deki tarihi yapılar, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda olmalarına ve tarih boyunca çok şiddetli depremlere tanıklık etmelerine karşın, güçlü mimari özellikleriyle ayakta kalmayı başardılar. Ancak mübadele öncesinde, 1909 yılında köyün genelinde çıkan bir yangın, o zamanki adıyla Çetros’taki ahşap binaların büyük çoğunluğunun zarar görmesine neden oldu. Bu nedenle köydeki tarihi yapıların hemen hepsinin bu yangının ardından yeniden inşa edildiği ifade edilmekte.
ŞARAPLAR İÇİN DENİZE KADAR ÖZEL BORU HATTI
Çetros Rumları, bağcılık ve şarapçılık faaliyetlerini daha pratik bir hale getirebilmek için eşine az rastlanır yapılar da inşa etmişlerdi. Çetros’un bağlarından toplanan üzümlerden elde edilen değerli şaraplar, Fransa’ya gidecek gemilere köy halkı tarafından imece usulü inşa edilen yaklaşık 2 kilometrelik bir toprak altı kanalından ulaştırılmaktaydı. Şarap fıçılarının gemilere kadar taşınmasının ayrı bir iş yükü ve zaiyatlara neden olduğunu gören Çetroslular, inşa ettikleri kanalla işlerini oldukça kolaylaştırmıştı.

CELALİYE’DE MÜBADELE 1929 YILINA KADAR SÜRDÜ
Celaliye’ye mübadele ile gelen Türkler, ağırlıklı olarak Yunanistan’ın Selanik ve Manastır bölgelerinden nakledildi. Bölgeye yerleştirilen mübadillerin büyük çoğunluğu çiftçi ve rençber olarak kayıtlara geçirildi. BCA Muhtelit Mübadele Komisyonu Tasfiye Talepnameleri’ne göre, Celaliye’ye Yunanistan’dan iskan edilen ilk Türkler, Ali Kızı Naime ve Yunus oğlu Hüdaverdi oldu. Türklerin Yunanistan’dan Celaliye’ye iskan olmasına toplam dört sene boyunca devam edildi. Yine aynı kayıtlara göre son mübadil aile ise 29 Haziran 1929 tarihinde köye yerleştirildi.
BAĞCILIK YERİNİ DİĞER TARIM ÜRÜNLERİNE BIRAKTI
Türkiye’de 1924 mübadelesinin ardından 20 Ekim 1935 tarihinde gerçekleştirilen nüfus sayımında Celaliye’nin nüfusu 566’sı kadın, 645’i erkek olmak üzere kayıtlara ‘bin 211’ olarak geçti. Celaliye’nin günümüzdeki nüfusu ise 5 bin 970 olarak tespit edildi. Kentin mimari dokusu yeni yapılarla büyük ölçüde zarar görmüş olsa da Celaliye Mahallesi, metropol yaşantısından uzaklaşmak isteyenler için adeta bir kaçış noktası. Bu topraklara ilk ayak bastıklarında 200 hektardan fazla bağlık alanla karşılaşan Türk mübadiller, bağcılıkta Rumlar kadar başarılı olamadılar. Özellikle 1940’lı yılların ardından üzüm yetiştiriciliği yerine buğday, arpa, yulaf, bakla, bezelye, kavun, soğan, bamya, nohut, mısır tercih edilmeye başlandı.
İÇERİK: İlker Yağmur
FOTOĞRAFLAR: Tuncay Peker
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...