Büyükçekmece'yi sanata boyayan usta: Ekber Yeşilyurt

Büyükçekmece'yi sanata boyayan usta: Ekber Yeşilyurt

Köprü’nün bu sayısında yaşamını sanata adayan, birbirinden müthiş Atatürk portrelerine hayat veren bir ressamla, Ekber Yeşilyurt ile bir araya geldik. Aynı zamanda profesyonel bir iletişimci, halk bilimci ve yazar olan Yeşilyurt ile resim sanatından edebiyata kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.

O, resim sanatını olabildiğince çok kişiye yaymak adına hiç durmadan çalışan bir usta. Anadolu’nun değerlerini yaşatmak için çabalayan bir halk bilimci, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirmiş profesyonel bir iletişimci. Birbirinden değerli bilgilerle harmanlanmış araştırma ve roman türünde kaleme alınmış dört ayrı kitabın yazarı. Tüm bunlarla birlikte, Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün’ün Sanat Danışmanlığı görevini de yürüten birbirinden müthiş Atatürk portrelerinin sahibi Ekber Yeşilyurt ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide, sanattan edebiyata birbirinden değerli bilgilere sahip olduk… Ekip olarak bu söyleşi süresince çok keyif aldık. Eminiz okuduğunuzda siz de bizlerle aynı duygulara kapılacaksınız.

Ekber Hocam… Klasik bir başlangıç olacak ancak öncelikle Köprü okurları için kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

1949 yılında Iğdır’da doğdum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdim. Bir yandan sanatsal faaliyetlerimi sürdürürken, Azerbaycan Respublikası Ressamlar İttifakı Hacı Zeynel Abidin Tağıyev Üniversitesi diplomasını almaya hak kazandım. Folklor konusunda da çalışmalarım mevcut. İnsanların kullandığı iletişim araçlarının en eskilerinden biri olarak kabul edilen ‘Anadolu Kadın Baş Bağlamaları’ üzerine araştırmalar yaptım. Folklor öğelerinin otantik değerlerini bozmadan gelecek nesillere ışık tutmak amacıyla ‘Anadolu Kadın Baş Bağlamaları’nı tuvallerime de taşıdım.

Bugüne kadar yer aldığınız sergiler ve aldığınız ödülleri öğrenebilir miyiz?

İlk kişisel sergimi İstanbul’da açtım. Sonrasında ülkemizin çeşitli illerinde düzenlenen onlarca kişisel ve karma sergide eserlerimi sanatseverlerle buluşturdum. Birçok yarışmada başarı ödülleri aldım. Ayrıca folklorik ve sanatsal araştırmalarımla da 60’ın üzerinde plaket ve ödüle layık görüldüm. ‘Herald Tribune’ ve ‘Milliyet Gazetesi’nin uluslararası alanda düzenlediği ‘Cumhuriyet’in 75. Yılında Atatürk’ konulu portre yarışmasında eserlerim finale kaldı. 1994 yılında Ressamlar Derneği’nin kuruluşunun 45. yıldönümü nedeniyle düzenlenen resim yarışması ödülüne, 1995 Truva Kültür Sanat Resim Dalı Ödülüne, 1996 Sanatçı ve Sanatseverler Derneği Başarı Ödülüne ve 2004 Motif Vakfı Başarı Ödülüne layık görüldüm.

Türkiye sınırlarını aşan sergilerde de yer aldınız. Hakemlikleriniz var ve ayrıca Galatasaray Üniversitesi’nde de ders verdiniz. Bu konularda neler söylemek istersiniz?

O zamanki adıyla Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nde, Türkiye Halk Oyunları Federasyonu ve Milli Eğitim Bakanlığı lisanslı hakemliği yaptım. Çok sayıda ulusal ve uluslararası halk oyunları yarışmalarında da seçici kurul üyesi görevlerinde bulundum. Fransa, İtalya, Macaristan, İspanya, Polonya, İran ve Azerbaycan’da sanatsal çalışmalar ve incelemeler gerçekleştirdim. Japonya, Türkmenistan, Bulgaristan, Azerbaycan ve Hollanda’da açılan sergilerde ve müzayedelerde de eserlerim yer aldı. Ayrıca, bir süre Galatasaray Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencilerine ‘stratejik iletişim yönetimi’ konusunda ders verdim. Uzun bir süre Tekel A.Ş.’ de basın ve halkla ilişkiler bölümünde çeşitli departmanlarda ve genel müdür müşaviri ile sanat yönetmeni olarak çalıştım. Yine aynı kurumdan emekli oldum.

Sanatçı kişiliğinin yanı sıra profesyonel bir iletişimci olan Ekber Yeşilyurt; Tekel Dergisi, Motif Dergisi, Folklor ve Turizm Dergisi ile Bizimkent Dergisi yazı işleri müdürlüğü ve Genel Yayın Yönetmenliği görevlerini de yaptı.

Türkiye’de en çok Atatürk portresi çizen ressamlardan birisiniz…Ataürk portresi çalışmalarınızı anlatır mısınız?

Aslında, günümüzde sanatçılar olarak Atatürk’e çok şey borçluyuz. Bilindiği üzere resim sanatı, Osmanlı döneminde İslamiyet açısından da iyi karşılanmadığı, günah sayıldığı için yasaktı. Buna karşın Fatih Sultan Mehmet, Yıldırım Beyazid ve Kanuni Sultan Süleyman portreleri çizilmişti.Osmanlı’nın son dönemlerinde ise paşalar ve çocukları resim sanatının içinde yer aldılar. Hatta II. Abdülmecid ressam olan tek Osmanlı padişahı olarak tarihteki yerini aldı. Kısacası resim sanatı bir yandan halk tarafından iyi karşılanmıyor ve sadece aristokrat aile fertlerinin bir uğraşı olarak görülüyordu. Atatürk ise Cumhuriyet’in ilanından sonra resim de dahil olmak üzere, sanatı halkla buluşturdu, bunun için çok sayıda çalışmanın altına imzasını attı.

Eserleriniz birçok ünlü koleksiyonerde mevcut. Bu isimler arasında kimler var?

Önceden de bahsettiğim gibi Tekel’den emekli oldum ve bu kurumda genel müdür müşavirliğine kadar üst kademelerde görev yaptım. Tekel’in 1998 yılında basılan takvimindeki Atatürk portresi benim eserim ve şu anda İTÜ Konferans Salonu’nda duruyor. Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Yekta Güngör Özden ve Rahmetli Suna Kıraç’ın koleksiyonları arasında benim çizdiğim Atatürk portreleri mevcut. Ayrıca Basın İlan Kurumu koleksiyonunda Ekber Yeşilyurt imzalı bir portrem var. Türkiye Jokey Kulübü Genel Müdür odasında ise bir at resmim bulunuyor. Almanya ve İngiltere’deki bazı koleksiyonerlerde de çeşitli çalışmalarım mevcut.

Ekber Yeşülyurt'un atölyesi her zaman resim tutkunlarıyla doluyor

Peki Atatürk portreleri söz konusu olduğunda, örnek aldığınız bir ressam oldu mu?

Bugünlerde sanatı yaşayabiliyorsak Mustafa Kemal Atatürk sayesindedir. O yüksek nosyondaki padişahların, sultanların saraylarına özgü olan resim sanatını halkla buluşturdu. Nazlı Ecevit, İbrahim Çallı, Şeref Akdik gibi isimlerin yer aldığı 40’a yakın sanatçıyı Anadolu’ya gönderdi. Bu ressamlarımız yaklaşık üç ay kadar çeşitli bölgelerde gerçekleştirdiği çalışmalarıyla resim sanatının Anadolu insanına ulaşmasını sağladı. Bu isimler arasında yer alan İbrahim Çallı, benim hayran olduğum isimlerin başında geliyor. Atatürk portrelerimde onun izlerini takip ettiğimi net bir şekilde ifade edebilirim. Atatürk, resim tekniği açısından ele alındığında portresinin çizilmesi zor bir isimdir. Çünkü keskin yüz hatlarına sahiptir. Ancak O’nun gibi bir kişiliği resmederken ruhunu da yakalamak gerektiğini düşünüyorum. Feyhanman Duran’ın da çok başarılı Atatürk portreleri vardır ancak ben Çallı’nın Atatürk’ün ruh halini çok iyi yansıttığını düşünüyorum.

Anadolu'da baş bağlama

Hayata gözlerini 1949 yılında açan Ekber Yeşilyurt’un İstanbul macerası ise 1972’de başlıyor. Ancak hayatını ağırlıklı olarak İstanbul’da sürdüren Yeşilyurt, Anadolu kadınının unutulmaya yüz tutan baş bağlama tarzlarını da inceliyor. Aynı zamanda başarılı bir halk bilimci olan Ekber Hoca, uzun soluklu bu araştırmasını hem tablolarına hem de ‘Anadolu’da Baş Bağlama’ adlı kitabına taşıyor.

 Ekber Hocam, ressamlığınız yanında bugüne kadar roman ve sanat alanlarında çıkardığınız dört kitabınız bulunuyor. Görüyoruz ki, resim çalışmalarınız tüm hızıyla devam ediyor. Peki yeni kitap çalışmanız var mı?

Bugüne kadar ikisi roman ikisi sanat alanında olmak üzere toplam dört kitabım yayınlandı. Bunlardan; Anadolu’da Baş Bağlama ve Baykuşun Gözleri sanat alanında yazdığım iki ayrı eserdi. Haşhaş Çiçekleri ve Cennet Bahçesi Cehennemi adlı kitaplarım ise roman türündeydi. Uzun bir süredir Van Gogh üzerine çalışıyorum. Zebur hariç bütün kutsal kitapları okumuş bir kişi olarak da Van Gogh’u farklı bir yönüyle ele almayı planlıyorum. Van Gogh’un çizgilerinde Kuran-ı Kerim’den, İncil’den etkilendiğini düşündüğüm bazı örnekleri yeni kitabımda sanatseverlere paylaşmayı hedefliyorum. 

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ