Avcılar Büyükçekmece’ye Akın Ederdi

Avcılar Büyükçekmece’ye Akın Ederdi

Önceki sayımızda Büyükçekmece’nin Türk balıkçılık tarihindeki önemini sayfalarımıza taşıdık. 2022’nin ilk sayısında ise bölgenin kuş avcılığı açısından inceliyoruz.

Avcılık, kimileri için büyük bir tutku… Bir bakıma da insanın dünyada halen var olmasını sağlayan en önemli eylemlerden biri. Hoş, modern dünyada avcılar her ne kadar eleştirilse de aslında ‘avcılık’ bir gelenek halini de almış bir eylemdir. Köprü’nün geçen sayısında Büyükçekmece’nin Türkiye balıkçılık tarihindeki önemine değinmiştik. Bu kez kanatlı kuş avcılığının ilçe ve çevresindeki tarihi gelişimine dikkat çekeceğiz.

HER MEVSİM AV YAPILIRDI

İstanbul’un avcılık geleneğinde, Büyükçekmece özel noktalardan biridir. Göçmen kuş sürülerinin geçiş yaptığı en önemli konumlardan biri olması nedeniyle, İstanbul, 1900’lü yılların sonuna kadar çok önemli avlak yeriydi. Bıldırcın, kaz, ördek ve çulluk yılın belli aylarında avlanırdı. Ancak keklik ve sülün gibi türler ise her mevsim İstanbul’un kırsal kesimlerinde avlanabilecek kuş türleri arasındaydı.


BILDIRCININ YERİ AYRIYDI

İstanbul’da avlanan eti lezzetli kuş türleri arasında bıldırcın ilk sıralarda yer alıyordu. Rusya’da havaların soğumasıyla birlikte, sürüler halinde Afrika’ya göç eden bıldırcınlar, dinlenmek için İstanbul’u tercih ederlerdi. Karadeniz üzerinde durmaksızın uçmak zorunda kalan bıldırcın süreleri, İstanbul kırsallarında nefeslenirdi. Ayrıca bıldırcınlar gece uçup gündüz karada olmayı tercih eden türlerden olması nedeniyle de avcılık için oldukça uygundu.   

AĞUSTOS AYINDA BAŞLARDI

Karadeniz üzerinden gelen ve bitkin düşen bıldırcınların elle yakalandığı bile olurdu. İstanbul çevresindeki bıldırcın avı Ağustos sonunda başlar ve ekim ayının son günlerine kadar sürerdi. Yılın bu dönemlerinde avcılar, Büyükçekmece ve Mimarsinan’a akın ederlerdi. Öyle ki, sadece avcılık ile geçimini sağlayan aileler dahi vardı. Ayrıca bu ailelerden bazıları bıldırcın avı için özel olarak eğittikleri atmacaları kullanırlardı. Atmaca ile bıldırcın avcılığı da 1990’ların sonuna kadar devam etti. Bir atmaca günde 150-200 adet bıldırcını avlayabiliyordu.       

MELTEM RÜZGARINI SEVMEZLERDİ

Avcılar için bıldırcın avındaki en büyük problem, sürekli meltem esmesi oluyordu. Çünkü meltem bıldırcın sürülerini yormuyordu. Oysa ki, yağmurlu ve fırtınalı havalarda bu kuşlar gereğinden fazla efor sarf ettikleri için yorgun düşerler ve çok daha kolay bir şekilde avlanırlardı.

AVCILAR VE KİRALIK ODALAR

Şimdi her ne kadar yaz aylarında çok daha yoğun da olsa, 19. yüzyıl sonlarında avcılık nedeniyle Büyükçekmece ve çevresinde sonbaharda da emlak piyasası hareketlenirdi. Hatta bıldırcın avcılığının yapıldığı köylerde ağustos, eylül ve ekim aylarında boş oda bulmak oldukça zor olurdu. Kısacası, şimdiki haliyle bildiğimiz turizm, belki de Büyükçekmece sınırları içerisinde ilk olarak avcılık turizmi olarak kendini göstermişti. 


1907 yılı bıldırcın akını


Büyükçekmece ve çevresinde yapılan bıldırcın avı için 1907 çok önemli bir yıl. Tarihi kaynaklarda, söz konusu yıl içerisindeki bıldırcın avı sezonunun çok yoğun yaşandığını, tek bir avcının bir günde 250-300 bıldırcın avladığı ifade ediliyor.  

En ünlü avcı Tayyar Baba!

Avcılık söz konusu olduğunda bazı isimler ön plana çıkıyordu. Büyükçekmece ve çevresinde hatta tüm İstanbul’da en çok tanınan isim ise Avcı Tayyar Baba idi. Tayyar Baba o zamanki gazetelerin baş sayfalarında yaptığı güzel avlarla adından söz ettiriyordu.


ÖRDEK AVCILIĞI MEŞHURDU

Büyükçekmece sadece bıldırcın avcılığıyla değil, ördek avcılığıyla da oldukça meşhur bir bölgeydi. Büyükçekmece kıyıları yılın belli dönemlerinde yaban ördeklerine ev sahipliği yapardı. Türler arasında en çok avlanan ördekler; yeşilbaş, elmabaş, çıkrıkçın, çin, macar, piyo ve kadın olarak öne çıkardı. İstanbul’da ördek avının başlaması için Tuna Nehri’ndeki iklimsel değişiklikler beklenirdi. Göçmen ördek türleri kış aylarını Afrika’da geçirmek için Doğu Avrupa’dan yola çıkarlar ve Tuna Nehri’nin ağzı dunmuşsa İstanbul’a akın ederlerdi. Ağustos ayı sonlarında Büyükçekmece’ye ulaşan ilk göçmen tür olan ‘çıkrıkçın’ ile bu kuş türüne yönelik avcılık başlardı.

PARLAMA VE GÜME AVCILIĞI

Büyükçekmece’de ördek avcılığı hem parlama hem de güme yöntemi ile gerçekleştirildi. Parlama metodunda kasık ve boy çizmeler ile sazların arasında gezinilir ve havalanan ördekler vurulmaya çalışılırdı. Düşen ördekleri getirmesi için ise av köpekleri kullanılırdı. Güme ise çok basit anlatımıyla tahtadan yapılmış küçük av odalarıdır. Avcılar bu küçük tahta odalarda avlarının kaçmaması için gizlenirlerdi. Bu nedenle güme avcılığı, parlama yöntemine göre çok daha verimli geçiyordu. Alçak olmasına özen gösterilen güme içerisinde avcının ayakta dik bir şekilde beklemesi ise olanaksızdı. Ayrıca ördeklerin Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri arasında gidip gelmesi nedeniyle bu iki göl arasındaki yüksek tepelerde konuşlanan avcılar da tüfeklerle avlanırlardı.

Kaz avı da oldukça yaygındı 

Ördek ve bıldırcın kadar yaygın olmasa da Büyükçekmece ve çevresinde kaz da oldukça fazla avlanırdı. An çok avlanan kaz türü ‘boz kaz’ olarak bilinirdi. Boz kaz haricinde bölgede en çok vurulan diğer iki tür ise ‘sakarca kaz’ ve ‘ala kaz’ olarak bilinirdi  

Evliya Çelebi de anlatıyor

Evliya Çelebi de Seyahatname’sinde Büyükçekmece’deki kuş avcılığından bahseder. Evliya Çelebi’ye göre Büyükçekmece Gölü’nde 17. Yüzyılda en çok avlanan kuş türleri; kuğu, saka, yeşilbaş ördek ve alaca ördekti. Avcı esnafının sayıları ise o dönemde 200 kadardı.

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ