Anılarda Atatürk

Anılarda Atatürk

 

Sacide Bolcan

Kendisi ile uzunca bir süre birlikte olma şansı elde ettiğim muhterem Hocam Prof. Dr. Afet İnan’dan dinlediğim anıları sizlerle paylaşmaya devam ediyorum. 

Bildiğiniz gibi Afet Hanım’ın en önemli işlevlerinden birisi Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı mücadelesinde üstlendiği roldür. Bizzat Atatürk’ün talimatı ile 1930 yılında bu konuda verdiği konferansla meselenin tartışılması zeminini oluşturmuş, benim tanık olduğum kadarı ile haklar kazanıldıktan sonra dahi hayatı boyunca kadınlarla ilgili mücadelesini sürdürmüştür. Yıl 1934… Kadınlar 1930 yılında yasada yapılan değişiklikle belediye seçimlerinde seçim hakkı kazanmışken 1933 yılında buna muhtarlık seçimlerindeki haklar da ilave edilmişti. Ama Atatürk’ün hayalindeki Türk kadını her meslekte kendini göstermek bir yana özellikle parlamentoda ait olduğu konumu kazanmalı idi. O günün meclisinde dahi oldukça dirençli bir muhalefete rağmen büyük Atatürk bu ısrarından vazgeçmemiş ve uzunca yapılan müzakereler sonucu Başbakan İsmet İnönü ile bir gece sabaha doğru mutlu netice alınabilmişti.

Bundan sonrasını Afet İnan’dan dinleyelim: “Gecenin bir yarısı, Çankaya’daki evde derin bir uykuda iken kapımın çalınması ile gözümü açmış, hiç de hayra yormadığım bir merakla alacağım haberi duymak için kapıya yönelmiştim. Gece görevlilerinden birisi, benim uykulu halime pek de şaşırmadan verilen emri iletmiş: - Gazi Paşam sizi kütüphanede bekliyor! demişti. Merakımın iyice artmasını engelleyemeden alelacele giyinmiş ve soluğu kütüphanede almıştım. Gördüğüm manzara aslında merak edilecek bir şey yokmuş gibi idi. Geç saatlere kadar Gazi Paşa’nın ve sayın Başbakanın çalıştıkları olağan bir durumdu. Gazi Paşa bana Başbakan İnönü’yü göstererek: - Haydi, öp bakalım İsmet Paşa’nın elini… Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan yasa taslağı hazır! Elbette ki bu haber benim için çok önemli bir müjde idi. Büyük bir saygı ile İsmet Paşa’nın elini öptüm.” 5 Aralık 1934’te kanun TBMM’den geçmiş ve birçok çağdaş ülkeden önce Türk kadını seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştu.

8 Şubat 1935 Genel Seçimi'nde TBMM'ye giren ilk kadın milletvekilleri

Rahmeti Hocam Afet İnan’a çok merak ettiğim ama korkarak sorduğum soruların başında büyük Atatürk’ün son günlerine ait anılar geliyordu. Hocamın da bu konuda anlatmaya pek istekli olmadığını ilave etmeden geçemeyeceğim. Bir karayolu seyahatinde “Türk dili” üzerine sohbet ederken birden anıyı anlatmaya başlamıştı. Şöyle demişti sayın Hocam: “26 Eylül 1938, Dil Kurumu Bayramı gecesi idi. Atatürk radyoyu dinlemiş ve kendisi tarafından orada söylenmek üzere bazı emirler vermişti. Bunun gecikmesi ise hırslanmasına sebep oluştu. O geceyi rahatsız olarak geçirdi. İlk hafif komayı da o zaman atlatmıştı. Ertesi sabah ki izahlarında. ‘Demek ölüm böyle olacak’ diye uzun uzun gördüğü rüyayı anlattı. Rüyadaki olay, Selanik’te ihtilale ait bir komitacılık vakası idi. ‘Salih’e söyle, ikimiz de kuyuya düştük. Fakat o kurtuldu.’ demişti.” Dinlediğim bu rüya sonradan beni çok etkileyecekti. Bilindiği üzere Atatürk’ün sözünü ettiği çocukluk arkadaşı ve yaveri Salih Bozok’tu. Eşsiz liderin ölümünden dakikalar sonra odasına kapanmış ve silahını kalbine dayayarak intihar etmişti. Çünkü O’nsuz yaşayamayacağına inanıyordu.

Oysa kader ölümünü erken bulmuş ve kurşunun kalbe santim teğet geçmesi ile yaralı kurtulmuştu. Rüyada kuyuya düştüğü halde kurtulabilmesi bu demekti herhalde… Seyahatimiz sürerken böyle bir ortamın gereği olarak son bir anı ile beni onurlandırmıştı Hocam… Anlatırken kendisi de o anı yaşıyor, sesi titriyor ve yine de devam ediyordu. Şöyle anlatmıştı: “Atatürk, BMM’de söyleyeceği ‘Cumhuriyetin on beşinci yılı kutlamalarının açılış nutku’ üzerinde meşgul olmuş, hükümetin hazırladığı metne ilaveler yapmıştı. Fakat 29 Ekim gününü, hastalığı sebebi ile İstanbul’da geçirmeye mecbur kalmıştı. Yıldönümü günü kendisi sakin fakat ıstıraplı idi. Düşüncelerinin çeşitli ve derin olduğu alnındaki hareketlerden anlaşılıyordu. Sarayın önünden vapurla geçen gençlik kafilesinin coşkun gösterilerine O, odasındaki pencerenin önünde yerleşip sandalyesinden bakarak karşılık verebilmiş ve göz hareketleriyle duygularını belli etmişti. Fakat maddi ve manevi ıstırabın bir insan üzerindeki hazin alametlerini ogün büyük bir üzüntü ile Atatürk’ün kişiliğinde görmüştüm.” Hem aziz Atatürk’ün, hem Afet İnan’ın ruhları şad olsun… 

 

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ